3 Eylül 2009 Perşembe

Drag Me To Hell (2009)


Sam Raimi sülalece üç buçuk attırmıştı bize Evil Dead ile. İlk izlediğim zamanı hatırlıyorum da çok ciddi derecede etkilenmiştim. Derken seriye gelen devam filmleri ile kendi kendinin parodisini yapan çok ciddi bir yönetmen olduğunu anlamıştım. Bugünlerde ise kendisine olan hayranlığım Spiderman filmleri ile bir nebze sekteye uğrasa da, itibarını geri kazanacak kadar iyi bir işle, en iyi yaptığı tarza yöneldiğinden dolayı bir kere daha yükselişe geçti. Daha çekim aşamalarından beri merakla takipçisi olduğum filme ait ilk trailer’ı izlediğim zaman, doğru yolda olduğunu / olduğumu anlamıştım.

Christine Brown isimli bir bankacı kızımızın bir çingeneye çatarak! lanetlenmesi üzerine olan film, konusu itibarı ile buram buram Stephen King hikayesi kokmakta. Aynı isimli yazarın “Falcı” isimli romanını okuyanlar ne demek istediğimi anlayacaklardır. Fakat bu hikayede Sam Raimi hikayenin her yanını çekiştirip öyle güzel karikatürize etmiş ki, alacağınız keyifin haddi hesabı yok.


Harmanladığı korku ve komedi unsurlarını filmde bu derece dengeli kullanan yönetmen oldukça nadirken, işin ustası sayabileceğimiz Raimi bunu kendi matematiği içinde belli ki çok zorlanmadan halletmiş. Özellikle kendi filmlerinden alıntıladığı sahnelerde bariz bir ustalık gösterisi sunuyor. Özellikle kültleşmiş Evil Dead 2 fanatikleri bu sahneleri çok hızlı bir biçimde yakalayacak ve vayyy be yine yapmış yapacağını diyecekler. Eminim… Oldukça klişeleşmiş her sahneyi ters yüz edercesine bir sahnede kahkaha atabilecekken, ürpertici bir sahne geçişi ile kursağınıza kalabiliyor. Daha birçok sahneden çok daha ayrıntılı bahsetmek lazım aslında da, filmi henüz izlememiş kişilerden alacağım bedduadan çekinmiş olmalıyım ki elimi korkak alıştırdım.

Filmin sizi öyle güçlü noktalardan yakaladığı anlar var ki, bunlar alttan alttan iyi yedirilmiş filme. Terfi, sevgilinin ailesiyle tanışma gibi konu başlıkları filmin içerisinde tam da Raimi’nin ağız tadına yakışır şekilde işlenmiş. Yaratılan bu abartılı işleniş film içerisinde hiç de ucuz durmuyor. Aksine filmin kendi bütünlüğü içinde olduğundan çok daha şık durmuş. Filmin çok sevdiğim finali ise tam da olması gerektiği gibi. Hikayenin gidişatına ufak bir şaplak atan final sahnesi size doğru filmi izlediğiniz hissini sonuna kadar veriyor. Finalde ayrıca çocukça bir hevesle minik bir sürpriz yapıp Bruce Campbell görünse diye iç geçirdim ama olmadı…

Sonuç itibarı ile uzun bir süredir merakla beklediğime değmiş bir film olarak kayda geçsin. Kültleşmiş Evil Dead serisine çıkarılan şapkaların yaşattığı tarifsiz heyecana ortak olmak ve tarzın gerçekten eli yüzü düzgün bir filmini izlemek size en fazla bir vizyon tarihi kadar yakın. Mutlaka görülmeli listenize kafadan eklenebilir. İyi seyirler…

3 yorum:

Atilla Çelik dedi ki...

Geçtiğimiz hafta sonu izledim bu filmi. Günümüz korku filmlerinden daha kaliteli olduğu bir gerçekti ama konu itibariyle ne kadar orijinal olduğu tartışılabilir tabii. Sonuçta eski kültü kitapları açan her insan evladı içinden illa bir büyü çıkarıyor. Ama şu çingene moruğumuzun oyun kabiliyeti beni benden aldı.

Film esnasında şu kanıya vardım. Yaşlı teyzemizde feci derecede çene fetişistliği söz konusu. Film boyu o sarışın yavrunun çenesini aile boyu götürmek için az uğraşmadı. Cenaze evinde çeneye pike yapıp yeşil sıvıları ağızdan gark etmesi beni benden aldı. :)

Bana üst düzey, süper bir film gibi görünmedi ama güzeldi, izlettirdi kendini...

Volkan dedi ki...

o çene emme olayına bittim ben de, arkadaşla izledik hatta, gece onun rüyasına girmiş, lan çenemi emiyodu diyo hahah.

SirEvo dedi ki...

Film bir kere korku filmi değil. Korkutan hiçbir sahnesi yok. Yani günümüz korku filmlerinin kalitesine yaklaşamaz bile. Bence amacı da korkutmak değil. Korkutmak ve güldürmek. IMDb'de komedi yok ama ben bütün film boyunca güldüm.
Benim açımdan "izlenmemesi gereken filmler"in en başında yer alıyor. Allah korusun...