
Çizgi roman dediğimiz hadiseyse - gelişen teknolojinin son yirmi yıldaki kıyağıyla da beraber - sinema salonlarına insan yığılışını belki de en sağlam körükleyen adaptasyon kaynağı.
Popüler sinema terminolojisinin en şatafatlı terimi olan "blockbuster" ünvanı da 75'te - kendisi de bir roman adaptasyonu olan - Jaws için kullanıldığından kısa bir süre sonra 78'de çekilen Superman ile birlikte adına yaraşacak daha renkli sayfalar bulmuştur.
Popüler sinema terminolojisinin en şatafatlı terimi olan "blockbuster" ünvanı da 75'te - kendisi de bir roman adaptasyonu olan - Jaws için kullanıldığından kısa bir süre sonra 78'de çekilen Superman ile birlikte adına yaraşacak daha renkli sayfalar bulmuştur.

X-men serisinin 2000 yılında beyazperdeye ilk uyarlanışı ertesinde 3er sene arayla vizyona giren devam filmleri X2 ve X-Men: The Last Stand sanki şu sayfalarda değerlendireceğimiz filmin habercisiymişcesine çizgi roman severleri artçı şoklarla uyarmaktaydı, elbette üçüncü filmle kıyasla ilk iki film bir hayli başarılıydı.

Duyurulan filmlerden ilk yapımına başlananın Wolverine olması elbette şaşırtıcı değildi. Dünyanın en çok sevilen anti-kahramanlarından olan "kötü çocuk" - tevellüt bazında değil de hâl ve tavırdan ötürü diyelim - imajlı , adamantium kaplamalı, haşin maço Wolverine elbette tüm X-Men ekibi içerisinde kendi filmini hakeden ilk karakterdi. Tabii bu tercih biraz da sinemaya uyarlanan X-Men karakterlerinin beyaz perdeye aktarımı yörüngesinde gelişen "zorlama" bir sonuç. Cyclops'u bile Wolvie'nin kum torbasından hallice bir role oturtmayı uygun gören Fox Entertainment, Wolverine karakteri sayesinde uluslar arası üne kavuşan Hugh Jackman'ı elbette bir yaz blockbuster'ıyla şımartacaktı, hele ki Jackman'ın kendi yapım şirketiyle bu projeye para dökmeye bu kadar meraklı olduğunu gördükten sonra.
Weapon X projesinin ilk dönemiyle haşır neşir olan film, muazzam bir Wolvie-Sabretooth kardeşliğiyle ilk andan veriyor aslında çapının ve hatta yarı çapının ölçülerini. Yine de Liev Schreiber'ın canlandırdığı Sabretooth belki de filmdeki en güzel şey. İmajı biraz metroseksüelleşmiş olsa da vahşiliğinden film boyunca ödün vermiyor Sabretooth. Tabii bu ödün vermeyişi biz maalesef göremiyoruz zira Fox Entertainment filmi PG-13 yani 13 yaş sınırına uygun hazırlıyor ve şu filmin hakettiği R reytingine yakışacak hayallerimize sünger çektiriyor. Filmde bir yerlerde kan dökülüyor biliyoruz ancak göremiyoruz, e göremedikten sonra da ister kova kova ister barajlar dolusu kan dökülsün kime ne?

Çizgi romana bağlı kalmak zorunda mıdır bir adaptasyon yahut da bir yönetmenin söyleyeceği başka sözler de var mıdır eldeki malzemeyle ilgili? Bu soru ilk başta tek bir doğru cevabı olmayan bir ikilem doğuruyormuş gibi gözükse de aslında cevabı bir hayli basit. Yönetmen imzası dediğimiz şeyin, metne sadık kalmadan, bambaşka bir lezzetle filmini sinemaya armağan etmesine iyi bir örnek arayacaksak çıkışımız Wolverine değil, Akira Kurosawa ustanın, William Shakespeare'in muazzam draması King Lear'ın özünden yarattığı Ran olmalıdır. Gördüğünüz veyahut da göreceğiniz üzere ne X-Men Origins: Wolverine bu tarz bir sanat eseri ne de Tsotsi ile yabancı film dalında Oscar ödülüne kavuşmuş olan yönetmen Gavin Wood'un bu tarz bir yönelimi var Wolverine'in adaptasyonu özelinde.

Wolverine film makarası tur üstüne tur bindirdikçe küçülüyor beyaz perdede. Başına gelenler hatrı sayılır derecede dert açmış olsa da muazzam kepazelik aslen filmin ta kendisinde. Bilindiği üzere filmin gösterime girmesine bir ay kala dvd kalitesinde görüntüye sahip olan ancak efektleri tamamlanmamış ve yaklaşık yirmi dakikalık editlenmemiş versiyonu internette paylaşım sitelerine düşmüştü. Fox Entertainment bu sızışın sorumlusunu bulamadığı gibi aceleyle filmi efektlerin eklendiği sahnelerde baştan editletmiştir. Bunun sonucunda sinemada izlediğimiz versiyonuyla workprint versiyonu arasında bazı sahnelerde önemsiz de olsa farklar varken ve efektlerin eklenmesiyle görüntü cilalanmış olsa da film montaj, mantık ve yönetmenlik hatalarından kurtulamamıştır. Filmin seyrini gerçekten de güçleştiren bu bariz hataların bazılarında Wolverine kapısından çıktığı laboratuara geri ışınlanmakta, yerde baygın yatan Gambit bir sokak öteden binaların tepesinde belirip Wolverine ile Sabretooth'un arasına atlamaktadır. Serinin gidişatını da etkileyecek hataların başındaysa bu filmde tanışan karakterlerin orijinal X-Men Trilogy'de birbirlerini tanımamaları geliyor.

Alışmaktan hazzetmediğim en problemli adaptasyon klişesiyse uyarlamaya saygısızlık edecek boyutta uygulanan karakter değişimleri. Şimdi tek tek tüm karakterlerin üzerinden geçmeye gerek yok ancak Sabretooth karşısında rakipleştirme münasebetiyle yumuşatılan Wolverine, kendi muazzam özellikleri hiçe sayılarak parodi haline getirilmiş Deadpool, renk olsun diye filme katılıp hakkı yenen tüm mutantlar, hafızayı milyar dolarlık Weapon X projesinin bir işlem seviyesiyle değil de kurşunla silmece ve hatta yeni yetme Cyclops... Bunlara gerek yok, zaten zamanında yaratılmış mükemmel hikayelerin noktasına, virgülüne dokunmadan film çekilmeli demiyorum ancak senelerin bu karakterlere ve yaşadıklarına yüklediği özellikleri hiçe saymak da bir noktada tüm bu karakterlerin sergilemeyi hakettikleri potansiyellerinin çizgi roman sayfalarında kalmasına sebep oluyor, bu durumda da akla şu soru geliyor;
Neden bu adaptasyonlar multi milyon dolarların sokağa savrulmasından başka bir işe yaramayacakları bilindiği halde, orijinal metinlerin de kitleler gözündeki değerini sarsma pahasına beyaz perdeye taşınıyorlar?
1 yorum:
güzel yazmış, güzel anlatmışsın. teşekkür ediyorum.
Yorum Gönder