21 Ocak 2010 Perşembe

The Lovely Bones


Hani derler ya rüya gibi bir film diye, işte bu onlardan birisi.


Peter Jackson beklentilerinizi yüksek tutmanız gerektiren bir yönetmen olduğunu kanıtlamış birisi ve bunun sonucu olarak da filmi izlemeden önce göz attığım Lovely Bones kritiklerinde hep aynı “beklenti” yorumlarını okudum. Vasat bulduklarını söyleyen büyük çoğunluğa hınzır bir gülümseme ile hadi oradan…


Oyunculardan Susan Sarandon resmen döktürmüş. Son yıllarda gördüğüm en iyi performansıydı. Onun yanı sıra filmin bence en umut vadeden oyuncusu kesinlikle Saoirse Ronan.Atonement’da izlemiştim en son ve burada iyice aşmış kendisini.Oldukça yetenekli bir genç oyuncu.Türlü alkışı hak ediyor…Hiç sevemediğim Mark Wahlberg,çok az ama inandırıcı rolü ile Rachel Weisz ve filmin kötü adamı Stanley Tucci diğer baş oyuncular.Ama bu son üçü içerisinde Stanley Tucci gerçekten başarılı oynamış.Hakkını vermek lazım.



Filmin teknik yönüne söz söylemek bize yakışmaz, acayip iyi planlar, nefis görsellik, başarılı CGI efektleri ile kendine uzuuun uzun baktıracak karelere ve sahnelere sahip bir film. Görsellik oldukça etkili bir şekilde kullanılmış, yanlış ellerde maymuna dönebilirmiş fazlası ile. Renk cümbüşü sahneler ve geçişler harikaydı.


Film konusundan bahsetmek yersiz. Ufacık bir araştırma ile bulabilirsiniz elbette. Fakat şunu bilin isterim ki harika bir hikaye anlatımı var filmde. Melodram sahneler gerçekten hisli, gerilim dolu sahneler gerçekten gergin. Özellikle bir ara film “silent hill” atmosferine büründü ki, muhteşemdi. Küvet sahnesini unutmak mümkün değil. Ayrıca bir ara soruşturma sırasında bebek evinden karşılaşan dedektif ve katilin bulunduğu sekans tekrar izlenmeye değer. Bu ve bunun gibi birçok sahne daya sayabilirim elbette ama keyif kaçırmak niyetinde değilim.



Arada kalınmış dünya ise ayrı bir terane. Yav Peter kardeşim (bkz. Son yılların en önemli yönetmenlerinden biriyle kanka olduğunu sanmak) eline emeğine sağlık valla. Filmdeki ailevi bağların çizilen çerçevesi kimi zaman sürreal olsa da, etkilenmemek için baya huysuz bir gününüzde olmanız lazım. Moda girmekte zorlananlar kendini boşuna paralamasın, fazla uzun sürmez sizi de etkilemesi.


Kesinlikle kaçırmayın…


2 yorum:

MAVİ VE PORTAKAL dedi ki...

notumu aldım .izlemeyi isterim.zira susan sarandon u çok severim.

hayatımınherrengi dedi ki...

The Hobbit'i çekicek mi çekmicek mi, fantastiğe dönüş yapıcak mı yapmicak mı derken bu romanın haklarını almasıyla her şey kesinleşmişti. Doğal olarak bi beklenti oluştu. Filmi 26 Şubat'ta izlemeyi düşünüyorum. Bakalım neler olucak (: