3 Eylül 2008 Çarşamba

Die Welle-Tehlikeli Oyun?

Dennis Gansel imzalı 2008 yapımı film ilk olarak İstanbul film festivalinde izleyici karşısına çıktıktan kısa bir süre sonra vizyona da selamını çakmıştı. Vizyondayken türlü merakıma rağmen izleme fırsatı bulamamam nedeni ile kendisi evde izlenecekler sıralamasına ilk sıralardan yer bulmuştu.

Konusundan kısaca bahsetmek gerekirse:Film çok net ve kısa bir soruyla başlıyor.Almanya’nın konu ile ilgili gündeme gelen her soruda veya açıklamada hafiften kızardığı faşizmin günümüz modern(?) toplumunda da gündeme gelip gelmeyeceği. Soru karşısında ilk zamanlar karşı çıkan öğrencilere bunu yaşatarak tecrübe etmelerini sağlayacak bir öğretmenin sonralarında çok zor durumda kaldığı bir nevi deney ile ilgili film.Filme konu olan deneylerin bilimsel yönlerini öğrenmek isteyenler oldukça geniş bir arşiv ve dokümanla kendilerini haşır neşir edebilirler.

Çok kısa bir zaman içerisinde(filme getirdiğim en temel eleştiri burada aslında, öğrenciler çok çabuk koyunlaşıyor) öğretmenlerinin otokrasinin sınırlarını ifade ettiği birtakım argümanlara adapte olan öğrenciler, kontrolü bir anda kaybedip deneyin gerçekleşmesi için oldukça meşru bir zemin hazırlığına girişiyorlar. Faşizan bir otokrasi için neler gerekir sorularının kısmi cevapları için ne gerekiyorsa yapılmaya çalışılıyor. Ortak üniforma olgusunu andıran kıyafetler, ortak selamlama ve aidiyet duygusunun dibine vurmak için gerçekleştirilmesi gereken tüm şeyler sonucunda, filme adını veren “die welle” yani “dalga” örgütlenmesi yola koyulur. Onlar artık ortak bir sembolü, kıyafeti, adı ve temsili olan bir gruptur. Öğrenciler ve başlarında adeta ilahlaştırdıkları öğretmen ile beraber artık kontrol sınırlarını aşan bir hareketlenmeye giderler.

Bir simülasyon olarak ortaya çıkarılan bu dalganın vurduğu kıyıları ne hale getireceğini kestirmekse artık daha güç olacaktır.

Filmin sonunu buradan ifşa edecek değilim elbette ki ama kitabını okuyanlar için çok daha etkisiz bir son bekliyor kendilerini. Uyarayım… Zira kurgu anlamındaki eksiklikleri sonda toparlayacaklar düşüncesi tatsız ve klişe bir sonla nihayetleniyor. Kitaptaki sonu filme uyarlasalarmış kesinlikle çok daha etkili bir final olurmuş.

Öğretmenin film boyunca kafadaki sorgulanışı güzel ama inandırıcılıktan yoksun birçok doneyi de bünyesinde toplaması boğazınızda gıcık oluşturmaya katkıda bulunabilir. Şimdi mi aklına geldi, ya da nerede dur diyecektin veya diyecek miydin gibi bir sürü soru işareti gıcığınızı şiddetlendirecek film bitince çünkü filmin sonunda dahi bu muallaktan kurtulamıyorsunuz.

Sonuç itibarı ile Almanya’nın atlattık gözüyle baktığı bir konuyu tekrar ele alması bakımında ilgi çekici olsa da, beyazperde de kitaptaki etkinin yarısını bile yapmadığı oldukça net.Yine de ilgisini çekenler göz atsın bence bir…

Not: Filmin öyle bol twistli bir yapısı olmamasına rağmen, ürkekçe kaleme alınmıştır. İzleyin tartışalım…

Hiç yorum yok: