13 Mart 2010 Cumartesi

Agora




Tesis “ ve “The Others” ile yerini sağlama almış bir yönetmenden böyle cesur filmler geldiğini görmek sevindirdi doğrusu beni.

Yakın dönem içerisinde eksikliğini hissettiğim tarihi film açlığımı bir nebze olsun bastırmayı başarmış, sözü olan filmlerden birisi. Zaman zaman yaşadığı tempo sorunu olmasa çok daha etkili olabilecekken hafif bir burukluk yarattı. Bazı anlarda gerçekten inanılmaz akıcı ve görkemli sahneler eşliğinde kilitlenseniz de ekrana, bir süre sonra tekrar aynı tempo için ekrana manidar bakmanız mümkün.

Kültürel ve bilimsel anlamda ilerleme hızının din ekseninde sorgulanışı harika olmuş. İzlerken aslında yıllardır kısır bir döngü gibi agoralarda toplanan insanların, günün popüler hikayelerine uyarak miras olabilecek şeyleri nasıl da kolay tarumar ettiğini ve her dönemde aynı şekilde olduğunu bir kere daha anlıyoruz. Tarihin sürekli şahit olarak dinlediği ve savunma aldığı kişiler zaman ve mekan değiştirerek hep aynı açmaza düşüyor ve film bunu gerçekten iyi sorguluyor.

Hypatia’nın gözyaşları ve ürkek sorgulamaları için de Rachel Weizs süper seçim olmuş. Daha iyi oynayabilirdiyse de bu haliyle de geçer notu aldı benden. İskenderiye kütüphanesinden kaçarken kölesine fırlattığı bakış bile yetiyor kanaat için.

Filmin teknik karnesi yenilikçi zoom in/out çalışmasından ötürü bir puan artsa da, kimi anlarda çok daha geniş açıdan alınmış kareler görmeyi beklemek hakkımız. Zira Agora gibi mekanları konu alan bir filmden çok daha iyi planlar beklerdim. Sete fazla hapsolmuş gibi aslında. Belli ki kadrajı değil, zihinleri açmayı planlamışlar.

Döneme ilgi duyanları şiddetle dürtsem de, diğerlerini de itelemek boynumun borcu olsun.







3 yorum:

Ns dedi ki...

Tatmin ediciydi. Katılıyorum. İzlemek zaman kaybı olmaz.

kozmik pezevenk dedi ki...

ben gayet beğendim.. insanlığın cehaletini, din olgusunun karanlığının ve aynı zamanda insanlığın birbirine karşı olan tahamülsüzlüğünü pek güzel anlatmış sevgili Amenabar.

Unknown dedi ki...

Tarih filmleriyle çok aram olmasa da Agora beni çok etkilemişti. Rachel Weizs'i sevdiğimden midir, hikayenin dokunaklılığından mıdır yoksa o zamanlarda kadın bir filozofun hikayesi olmasının feminen tarafımı harekete geçirmesinden midir bilmem, bu filmi bir çok arkadaşıma önerdim. Hakkettiğini de düşünüyorum. :)