24 Ağustos 2008 Pazar

Will Smith özel dosya; Independence Day


Roland Emmerich’i nasıl bilirsiniz? Bana bırakırsanız kendisi güzel fikirleri alıp olabilecek en pop şekilde izleyiciye sunan bir “Hollywood korsanı”dır. Efsanevi The Visitor serisinin prodüksiyon ekibinde olmasa ve Matrix öncülü sayılan klasiklerden 13.Kat – Thirteenth Floor’da parmağı bulunmasa bu kadar sever miydim kendisini bilmiyorum.

Emmerich abimiz, bilim kurgu tarihinin soğuk savaş dönemine damgasını vuran, bilinmeyenin hep Sovyet istilacılarla özdeşleştirildiği, yabancılaştırılmış ve düşmanlaştırılmış uzaylı istilacı konseptini bu filmde alıp öyle bir şekilde atıyor ki kafamıza, afallıyoruz. ABD Demokrat Parti iktidarının Monica Lewinsky skandalı ile karizması yerle bir olan lideri Clinton’un çakma bir kopyası olan ABD başkanı rolünde Bill Pullman, uzaylılarla birebir telepatik tartışmaya giriyor; Emmerich filmlerinin neredeyse tamamının “bakın ama ben de duyarlıyım” noktası olan çevreci karakter bu sefer mükemmel oyuncu Jeff Goldblum’da kendisini buluyor ve filmin “kahramanlar ası”nın üçüncü kanadını da özel dosyamızın konusunu oluşturan Will Smith’in canlandırdığı savaş pilotu Yüzbaşı Steven Hiller tamamlıyor. Kısacası elimizde berbat bir senaryo, mükemmel oyuncular ve mükemmel görsellerle süslenmiş bir bilim kurgu filmi var. Al başına belayı.

Tam da ABD’nin bağımsızlığını kutladığı 4 Temmuz’a bir hafta kala, çekirge sürüsünden bozma bir uzaylı istilacı koloni gemisi dünyadaki tüm iletişimi keserek atmosferimize giriyor. Devasa boyutlardaki gemileri ile dünyanın tüm önemli şehirlerindeki en mühim kültür ikonlarının üstüne “park” ediyorlar. Sonra hepsi aynı anda bu şehirleri havaya uçurarak istilayı başlatıyorlar. Dev uzaylı gemilerine saldırılamıyor çünkü bir kalkanla korunuyorlar. Goldblum bu kalkanı kıran bilim adamı, Pulman uzaylıların gerçek niyetini anlayan üstün bir devlet adamı, Will Smith ise filmdeki her tür politik numarayı göğüsleyip sizi filmi izlerken rahatlatan kobay faresi savaş pilotu. Striptizci bir kızla evlenmeden beraber yaşadığı için bir türlü NASA uzay programlarına katılamıyor, bu kız The Prezidint’ın eşine “size oy vermedim” diyerek ne kadar muhalif olduğunu gösteriyor; Smith’de gayet dozunda ayarlanmış esprileriyle filmin propagandasını hafifletiyor, mesela çölde düşürdüğü uzay gemisinden çıkardığı böceğe tekme tokat daldığı sahne mükemmel.. Fonda 4 Temmuz’da ABD Başkanı’nın Irak’lılardan Çin’lilere kadar herkese gönderdiği bir mesajla dünyanın kurtuluşunu nasıl gerçekleştireceklerini anlatırken, sevgili bilinçaltlarımıza şu işleniyor; 4 Temmuz artık tüm dünyanın bağımsızlık günüdür; Dünya, Amerika’dır. Büyük yazar Arthur C Clarke’in öngördüğü “insanlık birbiriyle uğraşmayı ancak dünya dışı bir tehdit geldiğinde bırakacak” tezi, film tarafından doğrulanıyor ama bu yapılırken, yapımcının kültürü baskın kültür olarak şekillendiriliyor..

Henüz 11 Eylül gerçekleşmeden çekilen bu filmi izleyin. İzleyin ki, Amerikan sinemasının sanatsal değerini tartışırken onun propaganda gücünü, değerlerini kabul ettirmedeki yöntemsel becerisini de masaya koyabilecek argümanlar olsun elinizde. Zira yıllardır dünyanın geri kalanındaki yaşam biçimlerini yerden yere vururken karşısında sessiz kalınan bu “makine”; belki de bizi bize yabancılaştırdığı için uzaylının ta kendisi.. Filmdeki “dünyalı” ve izlemesi zevkli iki iyi şey ise başta da söylediğim gibi Will Smith ve Jeff Goldblum.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Filmle ilgili iki ayrıntı vereyim.

Filmin başlarında karavandaki aile sahnesinde, TV'de 1951 yapımı bir bilimkurgu klasiği olan The Day The Earth Stood Still görünüyor.

Ayrıca, Will Smith'in uçakla kovaladığı UFO'yu düşürdükten sonra söylediği "Now That's what I call A close encounter" repliği de 1977 yapımı Spielberg şaheseri "Close Encounters Of The Third Kind"a gönderme niteliğindedir.