22 Temmuz 2008 Salı

Will Smith Özel Dosya: "Pursuit of Happyness"

Pursuit of Happyness bizim 80'ler Türk filmlerine bir noktada son derece benziyor aslında. Fakirliği ve beraberinde gelen şanssızlıkların sıralandığı birçok filmi eminim ki izlemişsinidir. POH'ın farkı ise "ümit"inde yatıyor. Ama önce Will Smith...


Hollywood'un ünlü simalarından olan Smith, POH'a kadar bence Adam Sandler tadında biriydi. Adam Sandler'la nasıl ki Reign Over Me'de ağladık, aynısını Will Smith'le, POH'ta yapıyoruz. Film ağlatıyor. Hatta orta çaplı depresyona bile sokuyor. Tabii film bitince içimiz biraz daha
rahatlıyor ama film izleyip yatan tiplerdenseniz, içinizde bir yerde kıymık batma hissini hissetmeniz olası. Hele hele, fakir sayılabilecek bir aileden gelmişseniz, filmi belki de biraz daha çok benimsiyorsunuz.


(Spoiler içerir, karışmam bak!)

1980'lerde, sağlık teknolojileri sektörü yeni yeni gelişiyordu (bize göre uçuyordu aslında) ve portotif X-Ray cihazları revaçtaydı. Tabii Chris Gardner'a göre... Evini ağzına kadar bu aletlerle dolduran Chris, gün gelir bu cihazları satamaz duruma gelir. Hastaneler ve doktorlar
bu cihazlara sıcak bakmazlar, hem de pahalıdır... Cihazları satamayan Chris'in evi yavaş yavaş huzursuzlaşır. Eşinin fazla mesai yapması, çocuğuyla daha az ilgilenmesi, biriken kiralar, vergiler, borçlar derken klasik bir aile buhranı çıkar. Şanssızlık da cabasıdır. Bu noktaya kadar Chris o bildiğimiz Türk erkeği gibi erkek gururunu kaybetmemeye ve çocuğunun gözündeki imajını zedelememeye çalışır. Çocuğu yani Christopher (ki Jaden Smith, Will'in öz oğludur) bu anlarda müthiş rol keser. Babasını anlamaktadır içten içe ama o bildiğimiz "her şeyi isteyen munzur" çocuk rolüne pek bürünmez; mütevazidir ama bu davranışları annesinin gidişinden sonra değişecektir. Hem çocuğun hem babanın buradaki psikolojik değişimi, ekrana muhteşem aktarılmıştır, saygıyla eğilirim önünde.

Acizlik ve hayata karşı dik durma savaşı işte kasetin bu B side'ından sonra başlıyor ve izleyicinin de boğazı yavaş yavaş düğümleniyor. Bu bölümleri en iyi özetleyen sahne şüphesiz metro sahnesi. O geceyi metroda geçirmek için planlar kuran Chris, çözümü çocuğun hayal gücünde
bulur ve bir dinazor hikayesi uydurarak "mağaralarına" çekilirler (çocuğu da bu senaryoyu bozmaz yavrım benim) ve Chris'in acizliği doruk noktasına ulaşır. Her şeye rağmen güçlü olmalıdır yine de...

Filmin son saniyelerine kadar bir inancın savaşı var POH'ta. Bildiğinden ve inandığın şeyden, ne olursa olsun vazgeçme, çekeceğin sıkıntıların mükafatı büyük olacak mesajı filmin her saniyesine işlenmiş. Hele öyle güzel bir sonu var ki, oradaki artık Chris değil, siz oluyorsunuz. Empati yeteneğiniz en kör bile olsa bu filme dayanamayacağınızı iddia ederim. Bu tip filmlere pek rastlayamıyoruz sonuçta. Hele ki Hollywood'ta, hele ki Will Smith filmlerinde. Oscar kaçırdığına üzüldüğü tek filmdir her halde POH...8.1/10
Download Linki için (alıntıdır) TIKLAYIN

Hiç yorum yok: